20 Ekim 2014 Pazartesi

Validebağ Korusu'nda Olup Bitenler ve Son 1 Senenin Özeti

Herkese merhaba,

En son yazımızın üzerinden epey bir zaman geçmiş, buna koruda yaşananlar ve yaşatılanlar da eklenince oldukça konunun birikmesi de eklenince iyice birikmiş desek yanlış olmaz.

Geçen senelerde kurmuştuk bu sayfayı. O zamanlar sadece bireysel düşüncelerimizin ve hedeflerimizin açıklanması ve koru için neler yaptığımızı anlatmak için yazılar yayımlıyorduk. Zamanla gördük ki, insanlar gelip geçtikçe ufak da olsa bilgilenmeye ve bilinçlenmeye başlamış. Elbette ki ufak çaplı tartışmalar gereksiz ancak herkesin ortak noktası Koruyu Korumak olmuş neticesinde. Bizler de geçmişte yapılan tartışmaları ve kızgınlıkları bir kenara bıraktık ve topyekün yapılan etkinliklere, bilgilendirmelere ve direnişlere katıldık ve katılmaya devam ediyoruz. Bu yazıya da aslında geçmiş bir senenin özetini anlatarak başlamanın daha uygun olacağını düşündük.

2013 yılının Eylül aylarıydı. Çok sevdiğim bir arkadaşımın, eşimin, hayat dostumun annesini kaybedeli yalnızca aylar olmuştu. Kendisi bir Acıbadem ve Validebağ aşığı bir insan olarak, aynı zamanda yıllarımızın, çocukluk ve gençliğimizin geçmiş olduğu Validebağ Korusu'na bir vefa borcu göstermek istedik ve koruyu korumak için küçük çapta harekete geçtik. Bunun için öncelikle mahalleli halk ile konuşmalar yaptık, koruda bir araya geldik. Merhumun en sevdiği şeylerden doğayı, yeşili burnumuzun dibinde varken yok olmaktan ve terkedilmişlikten korumak için kendi çapımızda temizliğe giriştik. İlk olarak koruda uzun yıllardır bulunan ve yakınlardaki Çamlıca Konakları'ndan defalarca kez bırakılan çöpleri temizledik. Bunu yaparken de şu anda gündemde olan ve koruyu gündemden hiç düşürmemeye çalışan Validebağ Gönüllüleri üyeleri ile karşılaştık. Onların fikirlerini ve yapmaya çalıştıklarını dinledik. Yeri geldi aynı fikirde olduk, yeri geldi tartıştık, farklı pencerelerden baktık ancak ortak nokta yine Koru'yu korumak oldu. Daha sonrasında çöplerden temizlediğimiz alanları yeşillendirdik. Profesyonel peyzaj uzmanları olmasak da, kendimizce bulunduğumuz bölgeleri ağaçlandırdık ve hem çöplerden, hem farelerden, kimi zaman ölü evcil hayvanların uğrak mezarlarından kurtardık ve gelen geçen herkesten olumlu geribildirimler aldık. Kısa bir zamanda bize olumlu geri dönüşler sağlayan kişiler de bizlere destek oldu, ağaçlandırma eylemlerimiz bir iki derken 3 ayda 100 ağaç dikimine ulaştı. Zaman zaman eleştiriler aldık Validebağ Gönüllüleri' nden. Kendileriyle zamanla ayrışan kişilerle de görüştük, ancak ne kadar fikir ayrılığına düşsek de, bu gönüllülerin yaklaşık 16 yıldır Koru' yu özenle koruduklarını, dış güçler ve rant sağlamak isteyenlere karşı hem yasal, hem de toplumsal manada direndiklerinin bilincine vardık.

Gel gelelim zaman ilerledi. Ülkemizin ıçinden çıkılmaz siyaseti bir kez daha ve daha sertçe yeşil alanlara elini uzattı, ancak bu sefer ellerinden kalemleri değil, kazma kürekleri vardı. Artık zaman, sesimizi daha çok yükseltmenin zamanıydı. Bu paylaştığımız zamanlarda, kendisine fazlasıyla güvenen ancak bağlı bulunduğu siyasal iktidarın gücünden kuvvet alan, o olmadıkça sesini kimseye duyuramayan birisi ortaya çıktı. Üsküdar'ı çok iyi bildiğini iddia ederek, kendisinden başka kimsenin bunu anlamadığını ve Üsküdar' a değer verecek kimsenin olmadığını zannederek (ya da öyle olduğuna milleti inandırmaya çalışarak) birtakım icraat ve projelere girişti. Bu kişi, o zaman aday olan, şimdilerde ise Üsküdar Belediye Başkanı olan Hilmi Türkmen' den başkası değildi. Kendisi, öncelikle korudan övgüyle bahsederek buranın daha çok değerlendirilmesi ve korunması gerektiği konusunda ağzımıza bal çaldı. Daha sonrasında koruya yeni ağaçlar getireceğini, koruda var olduğunu düşündüğü ancak hiçbir zaman varlığının kanıtlanamadığı; fuhuş yapılması, tinercilerin yuvalanması, çöp ve kanalizasyon yığınların varlığı gibi çokça saçma sapan nedenlerde korunun elden geçirilmesinden bahsetti. Hatta daha da ileri giderek Validebağ Korusu' nun Londra'daki Hyde Park'a benzetileceğini ve onun gibi olacağını iddia etti. Elbette biliyoruz ki Hyde Park denilen alan, son yüzyılda yaratılan ve Prenses Diana tarafından elden geçirilerek hayır amacıyla yapılan bir alan ve çok da iyi korunan, bol yeşillikli ve gezme alanlarından ibaret olan bir yerden fazlası değildir. Gidenler bilirler. Hyde Park' da yeşilden çok hiçbir şey yoktur. Ne amfitiyatro, ne açıkhava sineması, ne de devasa göletler. Hyde Park'da var olan irili ufaklı akarsular vardır ki bu akarsularda sadece kuğular, ördekler ve kazlar yaşar. Etrafında da sadece oturacaj şezlonglar ve yürüyüş yolları vardır. Ortasından geçen hiçbir yol ya da farklı yapı yoktur. Bu Hilmi Türkmen denilen kişi, kiminle görüşüp karar aldı bilinmez, korunun içerisine amfitiyatrodan açıkhava sinemasına, gözetleme kulelerinden dev bir gölete, açıkhava eğlence yerlerine onlarca yapı sokma hevesine girişti. Kendi hesabına göreyse tek bir çimento kullanılmadan oluşacak yapılar! Buna inanmanın gülünçlüğü bir yana, birçok insan böylesine projelerle korunun "orman" statüsünden uzaklaşarak şehirler içerisinde kalan küçük parkçıklara dönüşeceği endişesini taşıdılar ve bu endişe günümüzde daha ciddi boyutlara ulaşmıştır. Koru, 30 Mart seçimleri sonrasında yerel belediyenin gücünü sınayabileceği, aldığı siyasal gücü kullanabileceği ve bunu yaparken de etrafında yaşayan binlerce insanın fikirlerini ve muhalefetini görmezden gelebileceği bir anlayışsızlığa dönüşmüştür. Yaz ortasında koru, 2 yıldır Milli Eğitim ve Milli Emlak Müdürlüğü'nden tahsisini istediği İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne 2 yıllığına tahsis edilmiş, Üsküdar Belediye Başkanı Türkmen ise koruda yapılacak olan projenin 2 sene içerisinde bitirilmesi gerektiğini açıklamıştı. Bu da demek oluyor ki koruda 2 sene içerisinde muhtemel bir faaliyet ve yıkımın olacağıdır. Bundan dolayı son birkaç aydır da koruda birtakım yan faaliyetlere girişilmiş ve koruya yapılması planlanan genel yıkım ve katliama adeta "ben geliyorum" demeye başlanmıştır.

Koruya ilk dozer yakın zamanlarda girmemişti. 2006 kışında bir gecede koruda "Kros Şampiyonası" yalanı altında onlarca km yol dozerlerle açılmıştı. Yollara binlerce m3 kum ve çakıl dökülmüş, korunun belli kısımlarına da altına misinalarla serili çimler yapılmıştı. Bunu da yaparken koruya ilgili makamlar 10 yıllık tahsis vermişti Belediyeye. O tahsis uzun yıllar süren hukuk mücadeleleri sonunda iptal edilmişti ancak aradan geçen senelerde koru, ciddi hasara uğramıştı. Bu sene de yapılmak istenen de tam olarak bu olmaktadır. 2009 yılından bu yana restorasyon adı altında düğün salonuna çevrilen Adile Sultan Kasrı ve çevresi, adeta mermer bloklara dönüşmüştür. Üsküdar Belediyesi, Evlendirme Dairesi'nin alanının küçüklüğünden rahatsız olmuş ki, bu alan düğün alanı haline gelmiş, kasrın dışında bulunan küçük otopark ise kendisinden kat be kat büyütülerek hizmete hazır hale getirilmişti. Taa ki bu olaylar gündeme oturana dek. Validebağ Gönüllüleri ve koruyu seven herkesin çabalarıyla otopark üzerinde yapılması istenen yıkımın bir nebze önüne geçildi. Ağaçlar dikildi, can suları verildi. Ama belediye bununla da yetinmedi. Korunun içerisinde yıllardır duran ve kaçak olduğu tartışmaları içerisinde yer alan İzci Evi Çadırı da bir gece ansızın yıkıldı ve bulunan yere beton kalıplar kondu. Gönüllüler yine sahnedeydi ve beton kalıplar yıkıldı tepkilerle. Şimdilerde ise yepyeni bir faaliyet daha yapılmak isteniyor. 2012 yılında korunun güney doğu tarafında bulunan; zamanında korudan koparılarak belirli kişilere peşkeş çekilerek içerisindeki onlarca ağacın kesilerek yapıldığın Çamlıca Konakları ve Ata Konakları arasında kalan 1 dönümlük yeşil arazi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Meclisi tarafından "dini tesis" alanı haline getirildi. Tıpkı Beylikdüzü Alkent 2000 sitesinin yanı başında bulunan ve zamanında bu yeşil alanın da "dini tesis" alanı haline getirilerek onlarca çam ağacının bir gecede kesilerek yok edilmesi gibi. Ancak burada da gönüllüler ve doğa severler tarafından direnişle; daha yumuşak bir ifadeyle korumakla karşılaştılar. Son bir haftadır bununla yatıp bununla kalkıyoruz. Açılan 5 davadan 3'ünde bilirkişi, etrafta 3 cami olduğundan dolayı yeni camiye gerek yok şerhi koymasına rağmen, zamanla koruya dışarıdan getirdikleri kişileri burada camiye ihtiyaç var algısı yaratmaya çalışmaları gibi saçma sapan şeylerle insanları oyalamaya ve yıldırmaya çalışmaktadırlar.

Koruyu seven ve korumak adına eylemler yapan, imzalar toplayan, sesini yükselterek duyurmaya çalışan herkesten birileri olarak bizler, koruyu korumak ve koruyu kendilerinin parasal çıkarları için kullanma yoluna gidenleri engel olmak ve karşılarında her zaman durmak zorundayız. Bunu da yaparken sadece korumak değil, bilinçli olarak korumak ve bilmeyenlere de bu bilinci aşılamak durumundayız ve sonuna kadar da mücadeleye devam edeceğiz. Bu son bir sene özellikle bizlere bunun daha çok gerekli olduğunu bizlere fazlasıyla gösterdi. Neden mi?

* Koru, içerisinde sadece sayıları binleri bulan ağaç toplulukları, ya da ormanın küçüğü şeklinde daraltılmış anlama sahip yerlerden değildir. Koru, içerisinde ağaçlardan başka, insanları, kuşları, böcekleri, çiçekleri ve doğayı barındıran, bizlere hayat veren ve zor zamanlarda bizlere sığınacak yer veren alanlardır.

* Validebağ Korusu, sanılanın aksine insan eliyle ağaçlandırılan ve bu nedenle yapay görünüme sahip bir yer değildir ve hiçbir zaman da öyle olmamıştır. Koruda kendiliğinden yetişen ve yaşları yaklaşık 150 ila 400 olan onlarca meşe, sedir ve sakız ağaçları bulunmaktadır.  Bunları yaklaşık 150 yıllık olan sahil çamları, toros sedirleri, defne, ıhlamur ve meyve ağaçları izlemektedir.

* Koru'da Atatürk'ün emriyle yapılan Öğretmenler Huzurevi ve Verem Hastaları için yapılmış Sanatoryum bulunmakta olup, bu merkezler, Eski Koşuyolu Kalp Hastanesi ve Heybeliada Sanatoryumu' nun kardeşlerinden olmaktadır. Çevresinde oksijen artırıcı sedir, çam ve meşeler sıklıkla bulunmaktadır ve zamanında burada yatan hastaların beslenmesi için ahırlar ve ağıllar bulunmaktadır. Bu ahırların ve ağılların büyük bir çoğunluğu zamanında siyasal iktidarlar tarafından önemi anlaşılamamış ve yok edilmişlerdir.

* Koru içerisinde bulunan Adile Sultan Kasrı ve Abdülaziz Av Köşkü, korunmaya değer anıtsal yapılar olup etrafında bulunan müştemilatlar dahil korunun ve dolayısıyla tarihin malıdır, devletin ya da siyasal güçlerin değildir. Bu yapıların mutlak suretle korunmalıdır.

* Koru, yüzlerce kuş türüne her yıl ev sahipliği yapmakta, genellikle her sene göçmen kuşların uğrak alanı olmaktadır. Son yıllarda Kuzey Ormanları'nda yapılan tahribat ve artan şehirleşme sonucu kuşlar koruya inememekte ve yollarına devam etmekte, konaklama yapamadıklarından bitkin düşerek telef olmaktadırlar. Bunun dışında koruda yaşayan yaklaşık 100'den fazla kuş türü bulunmaktadır. Sincaplar, kirpiler, ağaçkakanlar, papağanlar her gün insanlara selam vermekte ve birlikte yaşamaya uyum sağlamışlardır.

* Koru'da bizler gibi doğayı seven birçok insan, koruda ağaçlandırma çalışması yapmışlar ve yapmaktadırlar. İlk zamanlarda yapılan çalışmalar dışında korunun belirli bölümlerinin göçmen kuşların konak alanı olduğundan ağaçlandırma ya da ot temizliği yapılmaması gerekmektedir çünkü koruya özgü ağaçlardan farklı ağaçlar dikmek ya da koruda bulunan yabani otları temizlemek koruda yaşayan canlıların yaşamına da zarar vermektedir. Koruda çıkabilecek olası yangınlar koruya zarar verebilecektir. Bu nedenle yangına dayanıklı ağaçlar dikilmeli, belli alanlar da insandan arındırılarak doğaya bırakılmalıdır.

Ayrıca Validebağ Korusu'nun 354 dönüm (yaklaşık 35 hektar) olduğunun hatırlatmamız ve korudaki her alanın aynı özenle korunması gerekmektedir. Her gün binlerce insanın ziyaret ettiği koruda zaman zaman çöplerin arttığını gözlemlemekteyiz. Bu da koruya insan zararının ciddi boyutlarda olabileceğinin açıkça kanıtıdır. Koruda çoğunlukla gönüllülerin yaptığı çöp temizliği dışında hepimizin ortak bilinçle çöp atmaması ve çöpleri çöp kutularına atmamız gerektiğini, sigara izmaritlerinin doğaya atılmaması, koruda alkol tüketimi yapılmaması ve içki şişelerinin koruya bırakılmaması gerekmektedir. Bunları yaptıkça ancak koruyu gelecek kuşaklara bırakabileceğimizi unutmamalıyız.

Son olarak, bu 1 sene içerisinde seviniyorum ki, koruyu seven, onu korumak ve kollamak için çalışan insan sayısında ciddi artışlar görünmektedir. Ancak sayımız ne yazık ki artmak durumundadır. Bunun için daha çok koruyu ziyaret etmeli, kötü emellerin neler yapmak istediklerini mutlak suretle görmeli ve buna uygun davranışlarda bulunulması gerekmektedir. Unutmayalım ki korudan her ne amaçla olsun gelen geçenin koruda bir anısı, bir ayak izi kesinlikle kalmaktadır ve bu her kişi, buna göre koruya duyarılık göstermek mecburiyetindedir.

Gelecek yazımızda hava güzel olursa geçen yıl diktiğimiz fidanların da fotoğraflarını sizlerle paylaşacağız. Görüşmek üzere. Doğayla kalın. Koruyu Koruyun!

Koruyu Korumakta Katkısı Olanlar: 

Meşe PalamuduValidebağ Gönüllüleri Web Sayfası